Erdoğan, ABD’den, ‘İsrail’in Katliamlarını Durdurmasını Bekliyor
02 Eylül 2025

Erdoğan, ABD’den, ‘İsrail’in Katliamlarını Durdurmasını Bekliyor

Köklü Değişim Medya

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şanghay İşbirliği Teşkilatının 25. Devlet Başkanları Konseyi Zirvesi için gittiği Çin'in Tiencin şehrindeki temaslarının ardından yurda dönüşünde açıklamalarda bulundu.

Erdoğan’ın açıklamalarında Gazze ve Filistin konusu da gündeme geldi. Erdoğan, BMGK’ya katılmak üzere ABD’ye gelmeyi planlayan Filistin yönetimine vize verilmemesine tepki gösterdikten sonra “Amerika'dan beklenen, ‘İsrail'in katliamlarına, zulümlerine 'dur' demesidir.” İfadeleri ile işgalci ‘İsrail’in en büyük destekçisi ve soykırımın ortağı Trump yönetiminde katliamları durdurmasını beklediğini söyledi.

Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

ABD ve ‘İsrail’in’ Güdümündeki Mahmud Abbas Yönetiminin Vizelerini İptal Edilmesi

"Amerika'nın bu kararı, BM'nin varoluş nedenine uygun düşmüyor. Kararın bir an önce gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dünya üzerindeki meselelerin tartışılması ve çözümler üretilmesi için vardır. Filistin heyetinin Genel Kurul'da olmaması sadece ‘İsrail'i memnun eder. Bu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bana göre henüz içeriği ve katılımcıları kesinleşmemiş bir Genel Kuruldur. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile bu konuda bir görüşme yapmak istedim, maalesef o da ben de fırsat bulamadık. Bu Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nu nasıl gerçekleştireceğiz, bunu Genel Kurul tarihine kadar telefon diplomasisiyle değerlendirelim istiyoruz. BM Genel Sekreteri'nin bu konudaki düşüncelerini de öğrenmek istiyorum. Çünkü bu gelişmeler ani gelişmeler değil. Filistin'de mağdurlar var. Bir de bu zulmü içi kan ağlayarak izleyenler var. On binlerce mazlum var mağdur var. Bunların hakkını hukukunu koruma noktasında adımlar atmamız lazım."

Gazze’deki Son Durum

"Zaman zaman ülkemize yaralılar gönderiliyor. Biz bu konuda seferber olmuş durumdayız. Her şeyden önce bir defa ‘İsrail'in bu soykırımı hiçbir zaman unutulmayacak. Filistin'de bebeklerin, annelerin, babaların nasıl katledildiğini hiçbir zaman insaf sahibi olan anneler, babalar unutmayacak. Filistin'in sesinin kısılması doğru değildir. Bu sesi kısmak, susturmak mümkün değildir. Amerika'dan beklenen, ‘İsrail'in katliamlarına, zulümlerine dur demesidir. Bazı Avrupa ülkelerinin de aralarında bulunduğu birçok ülke, BM Genel Kurulu'nda Filistin'i devlet olarak tanımaya hazırlanıyor. Bu yıl BM Genel Kurulu'na muhtemelen Filistin meselesi damga vuracak. Bu damgayı vuranlardan bir tanesi de herhalde bu fakir olur. Filistinli yetkililer BM Genel Kurulu toplantısına katılmasa dahi Filistinli mazlumların sesi orada yankılanacaktır. Allah rahmet eylesin Sezai Karakoç'un dediği gibi 'Biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa hakikat susmayacak'."

Şangay İşbirliği Teşkilatı Zirvesi

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in şeref konuğu olarak Şanghay İşbirliği Teşkilatı Zirvesine iştirak ettiğini hatırlatan Erdoğan, zirveye katılımlarının, hem teşkilatla hem de köklü bağları olan Asya ülkeleriyle ilişkilere addettikleri önemin bir nişanesi olduğunu ifade etti.

Teşkilat üyesi 10 ülkenin nüfusunun 3,8 milyara ulaştığına, ekonomik büyüklüğünün ise 30 trilyon dolara yaklaştığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Teşkilatın 1996'dan bu yana dinamik bir dönüşüm içerisinde olduğunu görüyoruz. Ekonomik ve ticari alanlardaki işbirliğini ön plana çıkararak bir hüviyet kazanıyor. Teşkilat, aynı zamanda, küresel ve bölgesel sorunların çözümünde rol oynamayı da kendine şiar edinmiştir.

“Şanghay Ruhu" başlığı altında sıralanan "eşitlik", "istişare", "karşılıklı güven ve fayda", "farklılıklara saygı", "ortak kalkınma" gibi ilkelerin, 2019'da ilan edilen Yeniden Asya Girişimi'nin temel yaklaşımlarıyla da örtüştüğünü anımsatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bölgemizde ihtilafların barışçıl yollarla çözülmesi için en fazla gayret eden ülkelerin başında geliyoruz. Teşkilatın, ülkemiz dahil diyalog ortaklarıyla irtibatı artırma çabasını bu bakımdan isabetli buluyorum. Zirvede ülkemizin çok taraflı diplomasi geleneği, bölgesel güvenlik ile sürdürülebilir kalkınma politikamız hakkında hitapta bulunduk. Konuşmamda Gazze'deki soykırımı gündeme getirdim. Çin Devlet Başkanı değerli dostum Sayın Şi Cinping ile ilk gün heyetlerimizin de katıldığı verimli bir görüşmemiz oldu. Görüşmede, ikili ilişkiler ve yatırım konularını ele aldık. Ticaret ortağımız Çin ile ekonomik ilişkilerimizi daha dengeli ve sürdürülebilir hale getirmek istiyoruz. Çin tarafıyla istişarelerimizi sürdürüyoruz. Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi Üyesi Sekreteri Sayın Say Çi ve heyetiyle bu minvalde verimli bir görüşmemiz oldu. Dışişleri Bakanım, 3 Eylül'de düzenlenecek anma programına katılacak.

Çin, Türkiye'nin bölgesel önem ve etkisinin farkında. Bu nedenle Türkiye'yi önemli bir aktör olarak görüyor. Çin ile ilişkilerimizi geliştirmenin gayreti içerisindeyiz. Ekonomik ilişkilerden dijital teknolojilere, enerjiden sağlığa birçok alanda işbirliği fırsatlarını değerlendiriyoruz. Biz, dünyaya yalnızca Doğu-Batı ekseninde bakmıyoruz. Ufku soğuk savaş ayazında buz tutmuş bir ülke değiliz. Doğu ile Batı arasında ayrışmanın değil, yeni köprüler kurmanın gerekli olduğunu devamlı söylüyoruz. Her platformda insanı merkeze alan politikalarımızı savunuyoruz. Savunmaya da devam edeceğiz. Uluslararası sistemlerin tıkandığı bir dünyada, normalleşmenin ancak ve ancak hakkaniyet temelinde çözümlerle sağlanacağına inanıyoruz. Geçmişten ders alıyor, geleceği doğru okuyor ve bu vizyonla yolumuzda ilerliyoruz. Biz diyalog kanallarını açık tutmanın önemine inanıyoruz. Biz, adil ve müreffeh bir dünyanın inşa edilebileceğini düşünüyoruz. Nitekim 'daha adil bir dünya mümkün' derken hep bunu ısrarla işledik, işlemeye de devam ediyoruz. Bu istikamette yolumuza devam etmenin de gayreti içerisindeyiz. Çin'in, uluslararası camianın önemli bir parçası olarak, bizim bu çabamızı desteklemesini bekliyoruz."

Putin ile Görüşme

"Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin ile ikili görüşmemizde, Ukrayna-Rusya savaşının adil bir barışla sonlandırılması için yapılabilecekleri ele aldık. Enerji alanında iş birliği, özellikle bu görüşmede ele aldığımız konuydu. Türkiye olarak en başından beri, Ukrayna-Rusya savaşının müzakereler yoluyla sonlandırılabileceğini her daim ele alıyoruz. İstanbul'da gerçekleşen müzakereler bu yolun açık olduğunun en net ispatıdır. Müzakerelerin seviyesinin aşamalı olarak yükseltilmesi, bizim arzu ettiğimiz bir yoldur. Barış umudunu çözüm odaklı ve somut sonuçlara dönüştürmek lazım. Bunun için de liderler seviyesinde bu işi ele almak durumundayız.

Sayın Putin'in son Alaska Zirvesi'nden hangi neticelerle döndüğünü, o görüşmelerde neler düşündüğünü değerlendirdik. ABD Başkanı Sayın Donald Trump ile yaptığı görüşme çok önemliydi. Bu konularda Sayın Putin'in düşüncelerini aldığımız gibi, Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Volodimir Zelenskiy ile de ayrıca telefon diplomasisi yöntemiyle bazı görüşmelerimiz oldu. Onunla gerçekleştirdiğimiz bu temaslarda da Sayın Zelenskiy'nin, Sayın Putin'e bakışını görme fırsatını yakaladık. Alaska Zirvesi'nin neticelerini de tekrar değerlendirme imkanını yakaladık. Hem Sayın Zelenskiy hem Sayın Putin'in yaklaşımlarını olumlu buldum. 'Türkiye'de İstanbul sürecinin devamı yönünde bir girişim olabilir' dediğimizde, kendisi bu konuyla ilgili 'niye olmasın' noktasındaydı. Ancak henüz buna hazır değiller."

Suriye’deki Süreç

Erdoğan, "Yönünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacak, kıblesini şaşırıp kendilerine yeni patronlar arayanlar kaybedecek" sözlerinin anımsatılıp, "‘İsrail’, Türkiye'de devam eden Milli Dayanışma ve Kardeşlik sürecini Suriye'de YPG üzerinden atacağı adımlarla sabote etmeye mi çalışıyor? YPG'nin mutabakata rağmen Suriye ordusuna katılmasını engelleyen ‘İsrail’ mi?" şeklindeki soruya ‘İsrail’e hiç değinmeden şöyle yanıt verdi:

"Komşumuz Suriye'de kalıcı refah ve huzurun sağlanmasını istiyor, birlik ve beraberliğini önemsiyoruz. Yakın geçmişte yaşananlar göstermiştir ki Suriye'deki huzursuzluk, en fazla bize yansıyor. Bunu görmemiz lazım. Suriye topraklarında karışıklık çıkartmak isteyenlere ne biz göz yumarız ne de Şam yönetimi buna rıza gösterir. Biz, Suriye'nin bütün renkleriyle bir ve bütün olmasını ve öyle kalmasını isteriz. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve yönetimi bizim gibi düşünüyor. Fakat böylesine uzun bir savaş yaşamış bütün coğrafyalarda olduğu gibi Suriye'de de kaos çıkarmak isteyenler çok ama çok fazla. Bunların kim oldukları malumdur. Onun için biz Suriye'yi yalnız bırakmayacağız. Devamlı onların yanında duracağız. Suriye'nin yeniden ayağa kalkmasını inşallah kimse engelleyemeyecek. Kaosa yatırım yapan savaş baronları bu sefer kaybedecek. Arap, Kürt, Türkmen, Nusayri, Sünni, Hıristiyan fark etmeksizin tüm kesimleriyle Suriye halkı kazanacak. Şunu da çok net ifade etmek isterim; her kim bu süreci baltalamaya çalışırsa bunun faturasını öder. Kürtler nerede yaşarsa yaşasın bizim kardeşimizdir. Kimse bizi birbirimizden ayıramaz. Kimse bizim ebedi kardeşliğimize pusu kuramaz. Kararlıyız, azimliyiz. Nasıl ki et kemikten ayrılmaz, aynen bizim bu kardeşliğimiz de birbirinden ayrılmaz. Basiret, feraset ve sağduyu ile hareket edilirse, her sorun çözülür. Ama hüsnüniyet olmazsa, en basit konular bile kördüğüm haline gelir. Biz, huzur ve sükunet ortamının güçlenmesinden yanayız, bunun için de çalışmaya devam edeceğiz."

Terörsüz Türkiye Süreci

Başak bir basın mensubunun, "Terör örgütü PKK'nın fesih ve silah bırakma kararı sonrası 'Terörsüz Türkiye' süreci kapsamında Meclis'te kurulan komisyon öncelikli olarak hangi somut adımı atacak? Bu yönde bazı tartışmalar yaşanıyor. Komisyonda yasal düzenlemeler olacak mı? İlk aşamada beklentiniz nedir?" sorusuna ise Erdoğan, şöyle yanıt verdi:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde oluşturan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu geniş katılımla çalışmalarına devam ediyor. Komisyon çalışmaları ile ilgili Meclis Başkanımız Numan Kurtulmuş ile bir telefon görüşmesi yaptım. Samimi bir şekilde bu turları belli bir noktaya getirdik. Bundan sonraki süreci de aynı kararlılıkla devam ettirecekler. İnanıyorum ki sonuçta Türkiye, 40 yıllık bir sorunu ortadan kaldıracak ve geleceğe bir ve bütün şekilde yürüyecektir. Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren böylesi bir meselede dedikodulara, tevatürlere değil, devlet ciddiyeti içinde yapılan ve yapılacak açıklamalara odaklanmak en doğrusudur. Biz yol haritamızı da menzilimizi de net bir biçimde belirledik. Terörle mücadeleye ayrılan kaynaklar artık kalkınmaya, üretime, yatırıma, istihdama harcanacak. Terörsüz Türkiye'nin kazananı tüm Türkiye, terörsüz bölgenin kazananı ise bölgemizdeki tüm kardeş halklar olacak."

Azerbaycan-Ermenistan Anlaşaması

"Güney Kafkasya barışında Zengezur Koridoru'nu sormak istiyorum. Bütün taraflarla zaten görüştünüz. Beyaz Saray'da 8 Ağustos'ta Zengezur Koridoru için paraflar atıldı. Sonrasında Rusya'dan ve İran'dan olumsuz değerlendirmeler gelmişti. Gelişmeler zirveye nasıl yansıdı, izleniminiz nasıldı?" sorusuna Erdoğan şöyle yanıt verdi:

"Ben inanıyorum ki, Güney Kafkasya inşallah özlediği barışa kavuşacak. Sayın İlham Aliyev ile yaptığım ikili görüşmede de o umudu ben İlham Bey'de gördüm. Beyaz Saray'daki imzalar Ermenistan-Azerbaycan normalleşme sürecine tabii ki hız kazandırdı. Azerbaycan ve Ermenistan barış yolunda pürüzleri önemli ölçüde aştı ve son noktaya kadar geldiler."

Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, ardından Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile etraflıca görüşme yaptıklarını anımsatarak, bu iki görüşmede de gerek Aliyev'in gerek Paşinyan'ın aynı noktada olduklarını ve aynı istikamete baktıklarını gördüğünü ifade etti.

Zengezur Koridoru meselesinde de herhangi bir sıkıntı ve farklılık olmadığını vurgulayan Erdoğan, Aliyev'in bu konuda çok daha kendinden emin olduğunu söyledi ve şu detayları verdi:

"Hele hele Amerika seyahatindeki o buluşma, o görüşme, onların bu noktadaki atacakları adımlarda adeta belirleyici olmuş. Barışın sağlanmasıyla bölgemizdeki, burası çok önemli, kara ve demiryolları hareketlenecek, sınır kapıları açılacak, ticaret başta olmak üzere birçok alan olumlu etkilenecek. Bundan bizim de müspet etkilenmemiz söz konusu. Yeni iş birliği fırsatlarının değerlendirilmesiyle bölge ülkeleri de bundan kar edecek. Bunlar çok açık ve net ortada. Rusya ve İran da ilerleyen dönemde kaygılarının yersiz olduğunu anlayacaklar."